top of page
Yazarın fotoğrafıercansimsektr

AKP "%30" OY ALIR MI?


Ülkede parti programı okuyan kaç kişi var? Seçmenin yüzde kaçı gerçekten okuyor?

Okuduğunu anlamayanların oranı belli, kitap okuma oranı da belli. Bu oranlar son derece düşük seviyelerde iken parti programlarını kim okuyor ve program yayınlansın ona göre kime oy vereceğimize bakarız diyor.


20 yıl önce AKP iktidar olurken hangi programı yayınladı ve kaç kişi bu program hakkında konuşa bilir? Ya da hangi seçmen yapacaklarınızın kaynağı nerede kardeşim diye sordu?


Şimdi ne mi oluyor?


Yanlışının farkında olan insanlar, yanlıştan dönmek için güçlü bir destek, uygun bir dönemeç arıyor. Program ve kaynak sorularının arkasına gizlenmiş, hadi anlat da geçelim mi diyor?


Bu taleplerin konuşulması doğru olmakla birlikte, çok kişi tarafından konuşuluyor olmasını da ilginç buluyorum. Elbette ki geleceğimizin iyi olmasını isteriz ve nasıl iyi olacağı konusunda fikir sahibi olmak, açıklamalara inanmak ve desteklemek gibi ihtiyaçlarımız var.


Diğer taraftan yanlıştan dönmenin sebeplerini anket açıklamaları ile sırat köprüsünde tutmaya çalıştığımız da maalesef acı bir gerçek.


Başarısız bir iktidarın 20 yıllık kötü hikayelerini yıkamayan bir muhalefeti sorgularken sanki futbol maçı yapıyor gibiyiz. Rakip takım kırmızı kartla çok oyuncu kaybetmiş ve bizim az sayıdaki rakibimizi gol yağmuruna tutup, sahaya gömmemiz gerekirken, gol atamadan sürdürdüğümüz bir maçı seyreden seyirci gibi tepkiler vermeye devam ediyoruz.


Kötü yönetimin halen almış olduğu yüksek oy oranını şaşkınlıkla karşılarken birlikte yaşadığımız toplum bireylerini kapsayan olmadık suçlamalar, hakaretler ve isyanlarla karşımıza alıyoruz. Bunun nasıl olduğunu, neden ola bileceğini düşünmeden en kolay açıklama ile birçok seçmenin tarafını belli etmekten duyduğu korkunun ve gizlenmelerin etrafındaki sebepler ile kendimize bir parça olsun akıllı bir açıklama getirmeye gayret ediyoruz.


Sayılarla aramız iyi olmadığı için genel analizler yapamıyoruz. Ya da analiz yapan birilerini bulamıyoruz. Öyleyse hadi gelin birlikte bazı sayılara bakalım;


55 milyon seçmenin olduğu bir ülkede halkın %85 i sandıklara gitmektedir. Gidemeyenler için yaşlı, engelli, aranan kişiler, icra nedeni ile adres kayıtlarını sildirmiş olanlar, tutuklular, işi olanlar gibi değişik ayrıntılar vermek mümkün. Sonuç olarak sandıklara 47 milyon seçmenin oy zarfı giriyor.

%30 oy alabilmek için 14 milyon oy zarfında size verilmiş pusula çıkması lazım.


14 milyon çok mu? Elbette ki çok ama sayıları biraz daha küçültelim;


Ailede 2 kişi oy kullanıyorsa 7 milyon hane

Ailede 3 kişi oy kullanıyorsa 5 milyon hane

Ortalamasını alarak devam edelim ve 6 milyon haneyi müşteri olarak kaydedelim.


Eğer bu parti devletin yerine kendisini koymuş ve bütün kurumlarına 20 yıl boyunca partisine yakın olanları, biat ederek kendisinden vaz geçmeyenleri doldurmuşsa devlet katında çalışanların asgari %70 inin kendisinden olmasını zaten sağlamıştır. Devlet toplam olarak 5 milyon kişiyi istihdam ediyorsa 3,5 milyon seçmeni zaten hazır olan bu torbanın içerisindedir.


Diğer taraftan tüm kaynakları ile desteklediği ve neredeyse paralel devlet diyeceğimiz özel sektör topluluğu var. Bunlar az sayıda olmakla birlikte aldıkları işler bakımından oldukça fazla kişiyi istihdam ediyorlar. Ayrıca iş vermiş gibi gösterip, ücret verdiği binlerce kişiyi de açıktan destekliyorlar. Seçimlerde oy verdiği pusulanın resmini getirmeyen işine devam edemiyor. Bu çalışma şeklinden de zorunlu olarak, istemese de mecburen oy verecek en az 1 milyon seçmen var.


Devlet kurumları, belediyeler ve vakıflar eliyle desteklenen, bu desteğe muhtaç yoksul kesim de zorunlu oy veren halkanın içerisine alınmıştır. Engelli olmayıp, engelli ücreti alanlardan, yeşil kart uygulamalarına yaşlılık aylıklarına kadar bütün destekler yetersiz bile olsa, kaybedilmesi korkusunu yaşatacak kadar etkilidir.500 bin kişiyi de bu şekilde eklersek zaten toplamda 5 milyon kişiyi buluruz.


Parti kadroları, yönetimi, il, ilçe, mahalle teşkilatları, gönüllü çalışanları, kazandığı belediye kadroları ile rakamın 6 milyona yükseleceği açıktır. Yüzer gezer değimiz, ihale isteyen, iş arayan tayin yada makam peşinde olan 0,5 ila 1 milyon arası insanı da katarsak 7 milyon seçmen rakamına çoktan ulaşmış oluruz.


Kullanılan kaynakların tamamının bu organizasyon için kullanıldığını ve bu çember içerisinde kalanlara dağıtıldığını unutmamalıyız.


Sadece ücret, maaş ve yardım alanlar açısından ekonomik durum hiç iyi değil. Eski refahları yok artık. Kötüye gittiklerini düşünürken eldeki 1 kuş hesabı yapıyorlar ve iyi bir şeyler olması umutlarını korumaya devam ediyorlar. Hangi noktalara gelince çatlayacaklar ve yeter artık diyecekler inanın ben de bilmiyorum. Ümit edelim ki erken farkına varsınlar. Sadece yüzer gezer diye tanımladığımız kesimin artık umutsuzluk sarmalından çıkamadığını, ancak henüz masaya yumruk vuramadıklarını söylemeliyim.


Bu erimeyi durdurmak olası görülmüyor. Erken seçim kararı alınması halinde TBMM ye en azından güçlü bir sayı ile girmek birinci hedefleri. Seçimi kazanamayacaklarını biliyorlar ama bildikleri bütün yolları da denemekten asla vaz geçmeyecekler.


EYT ve AF gibi kararlar alarak 500 bin seçmeni etkileyip, biraz toparlanmak, TBMM yi topal ördek pozisyonunda çalıştırmaya yönelik hayalleri tutar mı?


Seçim aylarında halkın yöneliş coşkusuna kapılıp muhalefete akan seçmenler çıkarsa planları hangi noktaya gider? Dip dalga ya da tsunami vuru mu?


Bir yanda adını ekmek kavgası koymuş, işini aşını kaybetmeyi göze alamayan seçmen bireyler, diğer tarafta ülkenin geleceğini ön plana alarak eşit paylaşım, adalet ve yaşam tarzı özgürlüklerinin peşinde koşan bireyler.


Suçlamak, hakaret etmek, kızmak sadece kutuplaşmayı ve kararsızların düşman olmasını sağlıyor. Bizden yapmamızı istedikleri şey bu. Uzak durup bu tuzaklara düşmeden durabilmek ne kadar zor olursa olsun yapmalıyız. Birbirimizi sevmek zorunda değiliz ama birlikte bu topraklarda yaşamak zorundayız.


Güzel gelecek sadece seçtiklerimizin elinde değil, aslında tamamen bizim elimizde. Kendimizi 1 oy sahibi bir güç içerisinde yetersiz ve güçsüz görmeden çabalamalıyız.


Devlet malı deniz değil, devletin malı bizim malımız. Ve aslında devlet BİZLERİZ....


137 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page