Büyük bir hırsla daldılar toprağa, dalmadılar aslında, topyekûn saldırdılar. Toprak yaralı, toprak çaresiz ve gözü yaşlı.
Nasıl ağlamasın?
Derinliklerine çektiği zehir bir yanda, evladı gibi bakıp yetiştirdiği yok olmuş yanmış ağaçlar öbür tarafta.
Kendisine şarkı söyleyen kuşları, böcekleri ve üzerinde zıplayan tavşanları, temelsiz evi ile gezen kaplumbağaları yok artık.
Rengi sararmış, gözlerinin yeşili sönmüş, çaresiz bir hastalığın pençesinde, Kendisine ait olmayan tepeler ve açılan yollar ile bir bir kesilmiş.
Sadece bir bölge, bir resim değil. Her tarafı sarmış kanserli manzara dokusunu seyrediyoruz.
Ne arıyorlar böylesine çaresiz. Neden bu kadar aceleleri var?
Yıllarca müjde verip, çıkardık dedikleri olmayan altınların peşine düşmüşler. Bulamazlarsa mermere razı, nikele razı, demir tozuna tav bir şımarıklık içinde yok ediyorlar.
Çok acımasızlar.
Talan edilen toprakların, etrafında yaşayan insanların, tüm kaynaklarını kurutup, yok etmeyi göze almış bir duyarsızlık içerisinde; tepeden bakıyorlar millete. Sözde memleket için çalışıyorlarmış. Milleti olmayan memleketi kim neylesin?
Duyduk duymadık demeyin.
Bu kara, karanlık sevda memleketi bitirdi. Benim olmayan kimseye yar olmasın düşüncesiyle uygulanan, bir ilkellik ve işlenen çok büyük cinayet var, üstelik fail-i meçhul değil.
Toprak küserse geri gelmez, ağaçlar giderse bir daha ne rüzgârı çağırır ne bulutu ne de yağmurları.
Üstündeki zenginliği göremeyen kör gözler, içindeki feryatları, isyanları duymayan sağır kulaklar ile sanki korsanların istilasına uğramış yeşil denizlerimizde, acılar içinde ve gözyaşlarımızda boğuluyoruz.
Bu bir soykırım dostlar. İnanın bana. Basit bir talan, basit bir yağma değil. Tam bir SOYKIRIM.
Binlerce yaşayan türün yok edildiği, evlerinden kovulduğu ve ölüme terk edildiği bir soy kırım.
Siz hiç, yok olarak, tükenerek, istikbalini kazanmış bir millet duydunuz mu?
Siz hiç, yapmayın diye haykıran insanların yüreğinden akan kanları gördünüz mü?
Ve
Siz hiç, delik deşik edilmiş bir ülke resmi çizdiniz mi?
Göremezsiniz, anlatamazsınız, duyamazsınız.
Evet çok zengin topraklar da yaşıyoruz.
İçindeki yeşili, suyu, temiz havası, dağları, ovaları ve yayları ile çok zengin. İnsanı, kültürü, müziği, dilleri ve töreleri ile daha bir zengin.
Bu durağan, zenginliği gerçek zenginliğe dönüştürmeyi başaramayanların hırsına kurban olduk. Başarısızlıklarının intikamını alır gibi saldırdılar.
Her tarafta bir isyan, her tarafta bir direniş ve üzerlerinden geçen iş makineleri ile ne bulunduğu ne işimize yaradığı belli olmayan, açıklanmayan ticari sırlara bürünmüş maden ocakları sarmış dört bir yanımızı.
Laf ile bulduğumuz, laf ile şahlandığımız, laf ile zengin olduğumuz bu topraklarda; her gün daha fakir ve her gün biraz daha tükenerek eziliyoruz.
Sanki yaşanamaz hale getirilen bu topraklardan, yaşayamadığımız için, doğal göç ile kovulmamıza sebep olacak ne varsa yapılıyor.
Hani çocuklarımıza miras bırakacaktık. Hani onlar içinde yaşarken bizler için güzel şeyler söyleyecekti, teşekkür edecekti ve koruyacaktı.
Sahi onların bir geleceği olacak mı?
Toprak, üzerinde ev yapmak için yaşadığınız şey değildir. Toprak yaşamın tamamı ve gelecektir. Düşmanlarınızın, ona sahip olmak için yapacağı saldırılar da bir olup uğruna kan akıtmış olmak,
ona sahipliğimizin tek ve yeterli sebebi de değildir,
Toprağın beklediği sevgiyi, güven duygusunu ve içinde yaşarken koruma gücünü gösteremediğimiz zaman o toprak bizim vatanımız olamaz.
Büyük evimiz yıkılıyor, penceresi kapısı kırıldı, duvarları çatladı.
Kötülük tohumlarını ekildiği yerlerden kazımak, yeniden yeşertmek kolay olmayacak.
Birbirimize düşman olmadan el ele vermek zorunda olacağımız günleri düşünerek saracağız yaralarımızı.
Bu toprakları bütün güzellikleri ile yeniden kazanacağız. Ölmeden, öldürmeden, bölmeden, eksiltmeden.
Geleceğin çiçekleri çocuklarımıza sözümüz olsun.
Kanat çırpmaktan yorulmuş kartallara sözümüz olsun.
Boynuzları ile oynayacak dal bulamayan geyiklere sözümüz olsun
Evleriyle birlikte yanmış kaplumbağalara da sözümüz olsun
Vatanımızı asla çalamayacaksınız, topraklarımızı alamayacaksınız bizden….
Comments