Her yıl dünyada yaklaşık 8.7 milyon kişi sigara kullanımı nedeniyle erken ölmektedir,
Geçmiş, hatta çok geçmiş olsa da en azından 48 yıllık bir birlikteliğe son verdim ve sigara nedeni ile ölüm istatistiklerine adımın yazılmasını istemediğime karar verdim. Hadi gelin bu hikayenin yolculuğunu birlikte yapalım ;
Azar azar görüşmelerimiz ile başlayıp, sürekli artan birlikteliğimiz, çevresel uyarılar, bırak şunu şeklindeki mahalle baskıları ile her zaman uyarılan bir yaşama dönüştü. İnatlaşma duygularına ek olarak “Sevdiğim için bırakmıyorum” savunmaları ile içimde çeşitlendi ve terk edilmesi zor bir yaşam şekline dönüştü.
Sinirlendim; yak bir sigara
Keyiflendim; yak bir sigara
Bu acıya yürek dayanmaz, yak bir sigara daha.
Neyi yaktığımızın farkında olmayarak sürekli yaktığımız, dumanlarında boğulup uçtuğumuz sigaranın ekonomik yükleri bir yana, sağlık harcamaları ve yarattığı çok kalitesiz yaşam diğer yana. Dört bir tarafı saran kötülük ve yoksulluk makinesi sanki.
Sizlere 45 yıllık bir alışkanlığı nasıl bıraktığımı, neden bıraktığımı, mücadelenin özünü, çekişmenin ip uçlarını özet olarak yazmak ve bu kötü alışkanlığın oynadığı akıl oyunlarını anlatmak istiyorum;
Cumartesi gecesi saat tam gece yarısı. Balkabağına dönüşme saatinde başlayan ve yarım saati sürekli olmak üzere, 3 saat hiç kesilmeyen öksürüğün yarattığı şok dolu saatleri tarif etmem oldukça zor. Henüz yeni yakılmış ve 2 duman bile çekilmemiş sigarayı, boğulmama ramak kala bastım kül tablasına.
Pazar sabahı, egemenlik savaşını çoktan başlatmış, sigarayı düşman ilan etmiştim.
Evet, kendi bedenim ve iradem üzerindeki egemenliğimi sorgulamanın, bağımlılıklardan kurtularak, sömürgeci hastalıklar ile sağlıklı yaşam arasındaki sınırlara kesin çizgiler çizmenin zamanı gelmişti.
Bu savaş için dışarıdan hiçbir destek almamalıyım diye düşünerek savaş siperine tek başıma yattım.
Olumlu destekler bana ait bir mücadelenin özünü çoklu hale getirecek (katılımcı sayısını arttıracak), kendim dışında birçok kişinin de bu olaya karşı sorumluluk duygusunu yükseltecek ve başarılı olmanın mutlak sorumluluklarını belki de farkında olmadan iç çatışmaya çevirecekti.
Başarısızlık ihtimali durumunda da çevresel yıkım şeklinde bir manzara yaşanacaktı ve bana destek verenlerin, gayret eden, emek veren yakınlarımın üzüntüsü benimkinden daha büyük olacaktı. Bana inananlar güvenenler değer verenler bu duyguları nedeni ile benim yüzümden yara alacaklardı.
Anlık bir el uzatışım, alışkanlığı saniyeler içerisindeki geri getiren çeviklik, unutkanlıklar, istem dışı motor hareketler, refleksler gibi say say sonu gelmeyen tanımların gölgesinde kalacak davranışların içerisinde yuvarlanmam ya da bunlarla mücadele etmem sadece bana bağlıydı.
O yüzden bu mücadelenin başlangıcını, aldığım kararın duyurusunu “Sigarayı bıraktım” diyerek yapmadım.
İçmemek için kendimle mücadele edeceğim, kaç gün kaç saat dayanırım bilmiyorum ama neden bağımlılık yarattığını anlamaya çalışarak, karşı koymayı deneyeceğim, mutlaka savaşacağım dedim en yakınımdaki güzel insanlara.
Bırakma kararımdan bugüne kadar, açılmamış sigara paketleri dahil, hepsi olduğu yerde ve gözümün önünde kalarak onlara karşı direneceğimi, kendimi anlayarak test edeceğimi söyledim.
Günlerce, beyin, mide ve gırtlak borusu ile üçlü bir organ saldırısı altında kaldım.
Değişik, farklı dalga boyu frekanslarını kullanarak bu organlarımın yarattığı boşluk hisleri ile yaşadım. İlginç ama aynı zamanda uygun zamanları seçerek sigara içme isteğini arttırma yönünde vücudu bu hislerle harekete geçirip sigara içme arzusu şiddetli hale getirmeye uğraştılar. Beyin, o frekansları sizin için anlaşılabilir sözel cümlelere çeviriyordu.
Hazır da bekleyen alışkanlık üretme merkezinin, yani beynin ne kadar sinsi bir organ olduğuna da ilk kez şahit oluyordum. Size ait, söz de sizin için var olan ama sizi vurmaktan çekinmeyecek kadar aptalca işleri yaptırmaya da gayret eden bir organmış meğerse
.
Hücrenin kansere dönüşüp, sağlıklı hücreleri de kendine benzeterek vücudu ve kendisini yok etmesine benzeyen aptalca bir ölümün hikayesine çok yakın bir kandırmaca oyunu sigara için sahneleniyordu beynimde.
Akıl oyunu beyninizin içinde ve 2 ayrı oyun olarak sahnede. İyi de sizsiniz, kötü de.
Yaşadığım veya hissettiğim tipik olayları tanımlamak çok kolay olmasa da şu şekilde sıralamaya gayret ettim :
1- Pas duygusu veren bir ağız içi sendromu, hatta yaralar
2- Kurumuş, kazınması gereken bir boğaz hissi,
3- Ense arkasında başlayan ve tokat yemiş gibi yukarı yükselen küçük kas hareketi.
4- Kaş arası baş dönmesi ya da gözlerde şaşı bakma duygusu,
5- Ağız içinden çıkan (yüksek ateş), sıcak nefes hissi
6- Gırtlak borusu ile mide bağlantı noktasında boşluk duygusu (Duman boşluğu)
7- Dudakların alıştığı sürekli hareket tarzı.
Bütün bu hisler, “yak bir sigara” ile başlayan ve her cümlenin sonuna, “temizle”, “ateşini dumansız bırakma”, “boşluk hissini doldur”, “keyifli yaşa” türünden söylemleri bağlayarak yeniden içme talepleri oluşturmaya gayret ediyor ve sizin aleyhinize çalışıyordu.
Kandırıldığınız anda savaşı kaybetmiş, köle olmaya razı olmuş bir birey olarak yaşamayı seçmiş olduğunuz tescillenmiş olacaktı.
Sigaraya uzanan her el hareketi, dudaklara dokunan sigara ile yaşanan tekrar sayısı, içeriye alınan duman ve hava sıcaklığı gibi düzenli, tekrarlar alışkanlıkları körükleyen hareketler bu alışkanlığın Matematiğidir.
Bu hareketleri rakamlar ile ifade etmeye çalıştığımız zaman alışkanlığa yol açan tekrarların büyük resmini görmeye başlıyoruz. Alışkanlığın en üst seviyesi olan kalıplaşmış tutum çukuruna nasıl düştüğümüzü anlıyoruz.
1 adet sigarayı ortalama 15 nefes çekimi ile bitiriyorsanız, 15 dudak kıpırdatması da el hareketi ile birlikte olmuş demektir, toplam olarak 2 değişik organımızda cereyan eden 30 hareket.
Günde 50 sigara için 1500 defa tekrar eden bir hareket zinciri aylık 45 bin, yıllık 510 bin derken 40 yıl boyunca 20 milyon adetlik düzenli bir hareketin varlığı sonucuna ulaştırır bizi. Bu hareketin yarattığı alışkanlığı yok varsaymak, onun yerine, o hareketleri ikame edecek bir şeyler koyabilmek elbette ki zor.
Bu matematiğin içerisinde elbette ki EKONOMİ de var. Yaklaşık 44 bin paket sigaranın ekonomik boyutunun hesaplanmasını bunu merak edenlere bırakıyorum. Hesabı görüp çok üzülmek istemiyorum.
Sigaranın, düşüncelerimi kodlaması oyununu beynimle oynaması için asla ortam yaratmadım, kodları onun arzu ettiği kelime ve cümlelere dönüştürmedim. Anlamlı komutlar yaratarak onun emir alan askeri durumuna hiç düşürmedim kendimi.
Hatta çoğu zaman, bütün yapabildiğin bu mu? Bağımlılık diye fizyolojiyi esir almayı başaran düzmece oyunlarının içeriği bu kadar mı? Diye içsel ve sadece kendi duyabileceğim kavgalar yaptım.
Zamanla direnci kırıldı ve geri adım atmaya başladı.
Bir çocuğu susturmak için dikkatini dağıtmak veya dikkatini başka şeylere yönlendirme çabası çok etkilidir. Kendi kendime yaşadığım başarılı oyunun bence özü de özeti de bu.
Sana yollanan istek mesajlarını duyma, başka şeylere yönel.
Yanlışlıkla kelimeye dökülmüş mesajları küçümse
Dikkatini başka şeylere yönlendir
Beynine, kendini yönetecek kadar birikimli ve güçlü olduğunu tekrar et
Yeni durumun güzelliklerini keşfet. Nefes, yürüyüş, koku vb.
Olumlu olumsuz hiçbir söyleme ve söyleyene aşırı tepki verme,
Yokluk yerine, varlık içerisinde bir savaş modelini tercih et.
Yukarıdaki özet cümlelerle verdiğim kendimle sohbetlerim ve telkinlerim çok işe yaradı, El ve ağız hareketlerindeki tekrarlama boşluğunu sağlık açısından sorun yaratmayacak şeyler bularak doldurmak önemli bir ayrıntıydı. Sakız ve kuruyemiş gibi zengin çeşitler kilo sorunu yaratmadan direnmemde önemli katkılar sağladı
İçinde yaşadığım bedenin patronu olduğumu düşünerek 16 aydır (şimdilik) zafere ulaştığımı söyleyebilirim.
NOT ----Buradaki parantez içi "şimdilik" kelimesini . 5 yıldır bırakmıştım, 10 yıldır içmiyordum ama... diye başlayan yorumların önünü kesmek için özellikle yazdım.
Türkiye, günlük kişi başına düşen ortalama 17.1 adet sigara ile,
Sigara kullanımında dünyada 1. sırada yer aldı.
KOAH Hastaları Derneği Başkanı Prof. Dr.Mecit Süerdem
Esaretten kurtulmanın tatminini yaşamak müthiş bir duygu. Tebrik ediyorum ve zaferinizi kutluyorum