Tuğladan örülmüş bir duvarın önündeyiz, sıvalar dökülmüş, tuğlalar kırılmaya başlamış, yorgun ve solgun renkleri ile ayakta duracak halleri kalmamış. Yıkıldı yıkılacak.
Elimizi uzatıp dokunmak bir tanesini çekerek arkasını görmek istiyoruz. Bir gurup can hıraş haykırıyor;
“Bir tuğla çekerseniz DEVLET yıkılır”
Kanımızla ördüğümüz sınırları, canımızla ödediğimiz toprağın hesabı ile bizim olmuş vatan üzerinde kurduğumuz devleti tuğladan bir duvara kim çevirdi? Kimler ördü bu duvarı?
Elbette ki devleti bizden kaçıranlar, kendi menfaatleri için kullananlar, çıkarları ve aç gözlülüklerini terk etmeyenlerin ördüğü bir duvar bu. 70 yıldır sakladıkları bütün pislikler o duvarın arkasında.
Görenler oldu, anlatmaya çabalayanlar oldu.
Hain pusularda öldürüp, faili meçhule gömdüler.
Soran çok olunca başka olaylar, katliamlar planlayıp unutturmaya çalıştılar. Akıllıları yaka parça zindana atıp, başka ülkelere kovaladılar.
Halkı kendi sorunları içerisinde her geçen gün ezerek, açlığa, yoksulluğa, umutsuzluğa sürükleyerek uyuttular. Tam uyanacakken eter koklatmak yerine Futbolu dayadılar, darbeleri dayadılar. Aksiyonu bol örgütler, bölünmeyi destekleyen eylemler ile dikkatlerimizi dağıtıp sürekli bir korku iklimi içerisinde uyanmaktan korkan bir toplum haline getirdiler hepimizi.
Duvarın ön tarafında sürekli olarak Vatan, Bayrak, Din gösterimi yaparken, anlı şanlı tarihimizin övgüleri ile desteklenmiş sürekli uyku haplarını günde 3 doz yutturmaktan hiç bıkmadılar.
Şimdi o sıvası dökülmüş tuğlaların arasından arka tarafı görmeye başladık;
Bir avuç devleti ele geçirmiş insanların, o büyük makamlarda otururken neler yaptıklarını, neleri görmezden geldiklerini ve nasıl bir kirli ilişkiler ağı içerisinde bizleri bugünlere getirdiklerini görüyoruz.
Ne kadar kirli ne kadar ahlaksız ve insanlıktan uzak olaylar yaşamışız meğerse. Gördükçe okudukça mensup olduğumuz vatandaşlıktan istifa edesi geliyor insanın. Katliamlar, suçsuz insanlara yapılanlar hatta idam edilenler, görevlerinden atılıp açlığa mahkûm edilenler, şirketlerine, mallarına çökülenler.
Üstelik bu olayların tespit tutanakları, makam yazışmaları varken her şey apaçık ortadayken yok edilen soruşturmalar ve kaybolan dosyaları bile görmeye başladık.
Bu kadar kötü ve kirli bir geçmiş, bu kadar karanlık ve iğrenç olaylar orta yerde dururken nasıl helalleşeceğiz? Bu kirli beyinlerden uzak, bize ait gerçek bir devleti yeniden kurmayı nasıl başaracağız? Tertemiz insanlar eliyle, ter temiz bir geleceğe uzana bilecek miyiz?
Gerçekten bilmiyorum.
Ancak artık bu köhne duvarı yıkmalıyız. Millet ile devlet arasında bir bariyer, bir örtü ya da bir perde olmamalı. Utançları biz yaşayalım, kendimizi suçlayabildiğimiz kadar suçlayalım ama gelecek nesillerin gurur duyacağı temiz bir gelecek bırakalım.
Kazma, kürek ne varsa alıp gelin. Yoksa tekmelerinizi, yumruklarınızı getirin.
Bütün pislikleri arkasında saklayan bu köhne duvarı birlikte yıkalım.
Bütün acıların göz yaşlarını dindirip, geçmişin hesabını hiç çekinmeden soralım kendimize.
Ancak savaşta yenilmiş bir milletin devletine ve halkına yapılabilecek muameleyi yaşıyoruz. Kutsal devlet için elbette canımız feda! ancak siz lale devri yaşayasınız diye değil geçmişim, bu günüm ve yarınım için devletim kutsaldır! Bunları yok sayarak "devlet ve millet bizim için var" düşüncesi ile tuğladan duvarlar yaparsanız yanılırsınız! Gün gelir yağarız sel olur yıkarız çünkü biz gerçek sahipleriyiz...