Güneşe direnen bir neslin çocuklarıyız.
Ne zaman perdelerini çekse gökyüzüne ne zaman karanlığa boğup bizi, hasretine özlem çekmemizi istese, hiç aldırış etmeden toplaşırız, yaktığımız ateşin etrafına. Yayılan ışık, dans eden alevleri ve sıcaklığı ile kıskandırıp, taklit ederiz onu.
Uzaklığına hasretiz, oyunlarına alışık.
Bakabildiğimiz aydınlığı, gün doğumu ve batımıdır. O güzel kızıllığı ve zarar vermeyen duruşunda romantikleşir sevda şiirlerine dalarız. Kimimiz yazarız, kimimiz okuruz.
Yanarız, donarız, karanlığına isyan ederiz.
Hepsi için çözümler üretmiş olmamıza rağmen yine de söyleniriz. Cesaretimiz artar, korkularımız kaçar ve yaşamın sevda yollarına yeniden düşeriz.
Balçıkla sıvayamayız, bir tutam ışığına dokunamayız, sıcaklığını avuçlayıp başkasına veremeyiz. Ama o bizim hayatımızın içindedir. Tükettiğimiz her şeyde, içtiğimiz sularda ve nefes aldığımız oksijendedir.
Gel artık dediğimiz günleri, git artık dediğimiz ayları hep yaşarız.
Kavgalıyız. Bazen küs bazen sevda doluyuz. Sevgilinin dudaklarında sıcaklığını, gözlerinde parlaklığını saçlarında ise; alev alev dalgalanışları yazarız…
Öfkesini kusar bazen, kozmik dalgaları ile tokat atar. Ulaşılmaz uzaklıklarda olması vız gelir ona.
Karanlık ve sonsuzluk sınırındaki bir uzay boşluğunda, yalnızlığımızı alır. Var oldukça güvenimizi arttırır. Korkutur ama, korkmamız gerektiğini de söyler.
Güneşim ol benim,
Sıcaklığına sarıldığım
Aydınlığında yürüdüğüm
Korksam da güvendiğim
Her şeyim ol benim.
Güneşim ol benim,
Küçük kaçışlarına hasret kaldığım,
Parçalarına adını yazdığım,
Duygularını yüreğime işlediğim,
Dokunmasam da el salladığım
Her şeyim ol benim.
Güneşim ol ki;
Sevda salayım,
Adaleti dağıtayım yeniden
Cesareti aşılayıp yüreklere ,
Merhameti yeşertip yeniden,
Kardeşliğe kapılar açayım.
Comments