top of page
Yazarın fotoğrafıercansimsektr

İçimdeki SÜRTÜK


Kalem patinaj yapıyor, kelimeler frenlemiş, yanık balata kokusu sarmış önümdeki kâğıdı. Bir paragraflık yol alayım dedim, çamurdan, çukurdan yol görünmüyor. Karbon uç sürekli kırılıp uçurumlardan atlarken, kalem tıraş paslanıyor, gıcırtısı dişlerime vuruyor. Aslında kâğıdın da gönlü yok gibi, sürtünmeden yırtılacak sanki. Vaz geçiyorum yazmaktan


Elimdeki, önümdeki her şey direniyor. Beynim kelime hazinesinin anahtarını arıyor, nerede kaybettiğini unutmuş. Uzun ve odacıklı kıvrımların arasında uğradığı yerlere tekrar uğrayıp çıkıyor, belki de aynı yerlere defalarca giriyor ama bulamıyor. Hiç bu kadar zor olmamıştı.


Bölünmüş, yetmemiş yine bölünmüş, sürekli tehdit edilmiş, yetmemiş esaretlere atılmış bir toplumun parçası olarak yaşarken bu hakaretleri duyacağım hiç aklıma gelmezdi. Şimdi küfür yedik iyi mi? Çürük birey olarak “sürtük” gibi oturup kanepede, dolaşamadığımız sokakların hayalinde kaldık. Oysa “sürtük” çok dolaşan, yerinde durmayan demekti.


Bıraktım yazıyı ve inadına çıktım sokağa. 2 saat sonra evimden tam 20 km ötede manuel vites ayakkabılarıma kuvvet verdim ve dönüyorum evime.


Cepler boşalmış, tamtakır kalmışım. Arada bir dönüş parası bırakmayacak kadar harcanmış bir paranın yüzünden harcanıyorum asfaltta. Bu yürüyüşe asfalt ağlamayacak ama ben eve ulaştığımda yorgunluktan ağlayacağım anlaşılan. 1 otobüs, 2 dolmuş, 1 bardak çay ve öğle yemeği hortumlamıştı cebimi. “Sürtüklük” yapmanın maliyeti sokaklardaki enflasyon tarafından yutulmuştu. Nereden bileyim bugün enflasyon rakamlarının açıklanacağını. Ben çıkana kadar coşmuş, elinde bir pala, geleni yutmuş, gideni yutmuş. Kurban Bayramından önce kutlamalara başlamış bile.


Olmayan para, duyduğum hakaret ve yitip giden gençliğimin kas ağrıları ile geçen bir günden sonra anladım kalemin, kâğıdın, cümlelerin direncini.


Her şey terk edip gidiyor. İstemesek de kaçıyor, saklanıyor ve karanlığa gömülüyor.

O arada başka bir şey oluyor…


Kaybedecek hiçbir şey kalmadığı için korku duygusu uçup gidiyor bedenden. Ölüm bile hoş geliyor insana. Eğilip kulağınıza fısıldıyor, sen benden korkmuyorsun ama karşındakilerin korkusu devam ediyor. Bu yüzden daha güçlüsün diyor. Seviniyorum, dönüp Azrail’e bu kıyağını hiç unutmayacağım diyorum, helalleşip ayrılıyoruz.


Ve elimdeki “SÜRTÜK” kalem sanki bu olanları duymuş gibi, uçurumlardan atlamadan, fren balatalarını yakmadan akıp gidiyor. Kâğıt sanki dere yatağı, cümleler kutusu su kaynağı olmuş, fışkırıyor adeta. Oynaşıyoruz birlikte, paragraf yollarının sokaklarında girip çıkıyoruz anılara, gelecek tasarımsız elbette ki olmaz. Onu da yazıyoruz bir köşeye. Korkusuzluğun yarattığı direnç sayesinde artık her şey bizim. Gelecekte ki özgür günlerimizi göre biliyoruz.


100 liralık yemeğin yürüttüğü 20 km lik yol 150 liralık açlık yaratsa da umurumda değil artık. Zorlukları aşacağız.


Dönüp içimdeki “sürtüğe” sesleniyorum;


Seni de aşacağım, bir mekânın köşesine balmumu heykel yapıp üzerine SÜRTÜK yazacağım. Altına bir not: “Yaşadığım duyguların anısına keşfettiklerim”


Çok dolaşamadık diyorsanız, içinizde seyahat edin. Sizden habersiz gezen, size ait sürtükler varsa çıkarın, sürtük olduğunu düşündüğünüz yaşamınıza giren insanlar da olabilir, ne bulursanız fark etmez, çıkarın. Balmumu heykellerini yapın, istediğiniz notu da mutlaka yazın.


İnsanlığınız sizde kalsın, ahlaklı özgürlük hepinizin olsun.

789 görüntüleme2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

2 comentários


muratarslaner0634
muratarslaner0634
05 de jun. de 2022

Bu ülkede bir müteahhit aleni millete sövdü ve yıllardır ödüllendiriliyor! Yani üstadım küfür yemeye alışkın tuhaf bir toplum olduk. En tuhafı "hiç bir şey olmamış" tavrını o kadar kolay kabul ediyoruz ki doğrusu küfürden daha çok bu şaşırtıyor beni.

Not; Yine tasfirleriniz çok güzel

Selamlar

Curtir
ercansimsektr
ercansimsektr
05 de jun. de 2022
Respondendo a

Onun için "Ahlaklı özgürlük" talebi ile bağladım yazıyı....

Curtir
Yazı: Blog2_Post
bottom of page