Gideceğim buralardan
Umutlarım çok direndi sonbaharlara.
Düşmek istemeyen bir yaprak gibi yapıştı dalıma
Sıkıldım, yoruldum kim bilir belki de ben soğudum.
Gerçek yaşamdan uzak, sürekli kurulan hayaller içinde yaşamaktan çok sıkıldım.
Kazandığım yegâne şey, kazanacağız duygusu mu oldu diye soruyorum kendime.
Çok mu şey bekledim birlikte yaşadığımız bu ortak hayattan, sorgusuna dalıyorum;
Sokaklarında korkusuzca oynayan, onları yürekten seven, saçlarının tek bir teli için bile titreyen öğretmenlerinin elinde büyüyen, yaşadığı ülkesinin geleceğini daha da güzelleştirme hedefi ile koşan, bulunduğu yaşın coşkusunda kalmış çocukların kahkahasını duymak istedim.
Keskin, kararlı ve doğru bakışları ile hiçbir vicdanı köreltmeyen aynı zamanda merhameti de içinde olan bir adaleti düşledim. Tarafsız olsun, esaret sopasından uzak, alkışlanacak kararların arkasında anıt gibi ışıldasın diye düşledim.
Çılgın projelerin peşinde yorulmayan, ödeyemeyeceği borçların kuyusunda çırpınmayan, en önemlisi de her bireyini açlık sınırından uzak yaşatan bir ekonomi dengesini kurmak zor olmasa gerek diye düşündüm.
Kime rastladıysam sordum, kim olduğu bakmadan, korkmadan herkesle konuştum. Talepler aynı, düşler aynı …
Değişmeyen tek şey var, o da seçimlerimize dair yaşadıklarımızın duygularımız ile örtüşmeyen sonuçları.
Sanki başka yerlerde doldurup getiriyorlar ve sayıyorlar.
Sanki bir illüzyon sanatı sızmış içimize. Karanlık köşeleri, dipsiz kuyuları varmış gibi her şeyin.
Sonra tekrar düşünüyorum ve anlıyorum ki; mesele gördüğümüz sonuçlar değil, mesele çok öncesinde ve asla göremediklerimizde. Yaşadıklarımızı, sizin seçiminiz bu diye bizlere direten ellerde.
Sorun, bizim hayallerimizde değil, planlanmış ve saklanmış birtakım karanlıkların içinde. Her geçen gün daha da kararan, göz gözü görmez hale gelmiş günlerde.
Sırların olacak, sakladıkların olacak, kendi menfaatlerine yönelik hırsların olacak. Zenginlik mutlaka bir numaralı hedefin olacak. Hatta acıma duygularından uzak, gerçekleri önemsemeyen yapısal taşların olacak. Yeterli olmazsa ihtiyaç halinde camını kıracağın sonsuz yalan kutuların olacak.
Bunlar olmadan büyüdüysen eğer, ne gördüğün sonucu ne yaşadıklarını anlayabilirsin ne de sorunu çözebilirsin.
Bizler bir dönemin umut taşıyan karıncalarıyız.
Yorulmaktan, ezilmekten ve ölmekten korkmadan sırtındaki umutları taşımaya devam eden işçi karıncalarıyız.
Sonbaharı bırak, KIŞ gelmeden düş yollara, git buralardan demek yakışmıyor işte,
Yapraklarımız dökülse de direnmeliyiz her fırtınaya, köklerimize saldıran her yağmura
Bir umut yükünü daha taşıyorum direnen YORGUN yüreğime.
コメント