Doğu Anadolu da bir tüccarın yanındayız. Küçük ve eski bir dükkân, özensiz savrulmuş ürünler, belli belirsiz tozun içerisinde oturmuş çay içerken, ürünlerimizi tanıtıp mal satmaya çabalıyoruz. Adamın söylenen zenginliği ile içinde bulunduğumuz görüntü tam bir tezat.
2 tane polis, ellerinde bir evrakla kapıda belirdiler.
-Hacı abi hakkında şikâyet var, bizimle karakola geleceksin dediler.
-Hayırdır, kim ne şikâyeti yapmış?
– 250 kg uyuşturucu yakalanmış, yakalatan senin ismini vermiş, malı senden almış.
-Vallahi yalan, billahi yalan!
-Onu gel karakolda anlat.
Ayağa kalktı, sen oyalan ben 1 saate gelirim dedi.
Giderken memura söyledikleri hala kulaklarımda;
1 ton diyeseniz, 2 ton diyeseniz benim olabiler? 250 kilo mal benim mal olamaz!
O dönemlerde fiyat için “ 1 kilo toz, 1 otoboz (Otobüs) “ diye tarifler vardı.
Bu olaydan yıllar sonra sevdiğim, arkadaşım avukatın bürosundayım. Kahkaha dolu bir sohbetin içerisinde sekreteri kapıyı açtı, Ağa geldi, sizinle görüşmek istiyor dedi. Ben yalnız bırakmak için hafifçe kalkma eylemine giriştiğimde, eliyle oturmamı isteyen bir işaret yaptı. Ağa içeri girdi, arkasında 4 tane beli silahlı adamı, oturdu. Adamlarına döndü, siz dışarda bekleyin dedi. Avukat beni tanıştırdı, kardeşim abimdir dedi. Selamlaştık.
– Oğlumu yakalamışlar, arabasında 100 kilo toz taşırken, tutukladılar avukat.
– Nerde yakaladılar, hangi cezaevinde? Sorularından sonra oğlunu ne kadar sevdiğini, kendisi için ne kadar önemli olduğunu anlattı ve bana döndü.
– Şimdi oğlum aslında ihracat yapıyor, yurt dışından döviz sağlıyor, içeride asla satmıyor, kimseye zarar vermedi. Ticareti bu kadar titiz, bu kadar namuslu. Ülke ekonomisine katkı sağlıyor diye madalya takıp, ödül vermeleri gerekirken, paketleyip hücreye koyuyorlar. Bu nasıl devlet? Sence de öyle değil mi kardeşim?
Ben tek kelime edemeden avukata döndü
– Ne yap et, oğlumu çıkar, al bu da bedeli dedi, kocaman bir zarfı masa üzerine koydu.
Ticari yaşamımda ilk kez uyuşturucuyu ihracat ile aklamaya çalışan birisini de gördüm ya, artık duyacağım bir şey kalmamıştır diye düşünmeye başladım.
O yıllarda ki Maliye Bakanımız ; Zekeriya TEMİZEL!
Nereden buldun yasası üzerine çalıştı, tam çıkaracak ortalık birbirine girdi.
Meğerse Anadolu, geçiş yoluymuş. İran ve Afganistan sevkiyatı bu topraklardan yapılıyormuş. Önce Avrupa’ya, oradan da Amerika kıtasına giden ticaretin yolu. Yılda milyarlarca dolarlık bir geçiş trafiği yine milyarlarca dolarlık bir kazancın bu topraklarda kalmasını sağlıyormuş ve bu dövizden mahrum kalırsak ekonomi çok zora girermiş. Bu gerçekler ve arkasına iliştirilen sebepler yüzünden bu yasa geri çekildi.
Şimdi bu gün yaşananlara bakıyorum, ülkemizde bağımlı sayısındaki korkunç artış var. Birbirine girmiş mafya savaşlarını izliyorum ve geçmişte bizzat şahit olduğum komik olayların, trajik komik safhaları geçerek trajedinin ötesine taşındığını izliyorum. Yıllar içerisinde birçok faili meçhul cinayetlere sebep olanların, kendilerince yaptıkları temizlik harekâtından sonra Devlete çökerek, her işlerini legal ve huzurlu bir ortama kavuşturduklarını görüyorum. Venezuela’dan peynir ihracatı yapacak kadar yasal hem de.
Bitiremedikleri PKK’nın en büyük ticareti uyuşturucu. Biterse kendilerine ne zarar verecek anlamaya çalışıyorum
Bitmeyen para hırsları ile;
Binlerce gencimizi bataklığa sürüklediler
Onlarca aydın insanımızı katlettiler,
Ne bürokrat bıraktılar ne de devlet
Ne yasa tanıdılar ne de kural
Tepelerden, tepelere atlayıp
Geleceğini yok ettiler güzel ülkemin.
Yarattıkları açlığın, işsizliğin, sefaletin, kararttıkları geleceklerin, hücrelerde yitip giden masumların, cansız bedenleri dahi bulunamayan insanların çok ağır bir faturasını üstlendiler.
O faturaların tahsil edildiği gün dahi borçları bitmeyecek, geride bıraktıkları hırs tohumları dikenleri ile yeşermeye çalışacak.
Onlar adım adım getirdiler karanlığı, bizler de adım adım getireceğiz aydınlığı,
Bu iyiler ile kötüler arasındaki bir savaştır.
Aydınlık için 1 dakika karanlığa bile tahammülümüz yok artık…
Commentaires