Yüreği ezilmiş,
Gözleri büzüşmüş,
Acının derin yolları
Yüzünde yollar açmıştı.
Avuçları kurumuş toprak
Bakışları yanardağ gibiydi
Şöyle bir el atıp masaya
Ceketini çekti omuzuna
Acılı bir porsiyon gülüşü ile
Eğri duruşunu dik sanıp yürüdü
Ayakları dağlardaki taş gibi,
Ve yürüyüşü çok yavaştı.
O kısaldıkça kısalan bastonu,
Oldukça sevecen tuttu,
Yol arkadaşı, sessizdi, dostuydu,
Ve asla bırakmayan dayanağıydı.
Sırtında bir kambur,
Dere yatağı gibi çizgileri kavisliydi.
Hiç mi gülmedin dedim
Bir kez dedi.
Hiç mi sevmedin dedim
Bir kez dedi.
Kimin kimsen diyecek oldum
Ben varım ya, yeter dedi.
İçerisine gömdüğü acıların
Toprağını kaldırmadı,
Cesaretiyle övünmedi,
Yalnızlığına ağlamadı.
Bari adını söyle dedim.
Yorgun gözlerini aralayıp,
Topraklı avuçlarını kaldırdı
Taşlaşmış bacaklarını kırıp,
Ben bu topraklarda yaşıyorum,
Ben aslında senim dedi.
Sen de seyredip geçersen zamanı
Sen de dinleyip geçersen, yalanı
Sen de görüp kötülüğü, çevirirsen kafanı
Ben olacaksın dedi.
Yılların birikimini çarpıp yüzüme
Güzel bir gelecek diledi
Ben hiç yaşamadım
Sen gelecek olanları yaşat dedi, uzaklaştı.
Bir ağaç için, bir canlı için parklardaydım
Havada uçuşan coplar kırıldı belimde
Vurdukça yoruldular,
Vurdukça korktular.
Bir gün duracaklar biliyorum
Bir gün utanacaklar
Kendilerini sorgulayıp
Birlikte kaybedilen günlere ağlayacaklar.
Sen yaz hesabı torunum
Coplar, esaretler, ölümler
Kayıp gitmiş, bulunamayan hayatlar
Bu kadar mı pahalıydın ey özgürlük.
Bu kadar mı yakıcıydın ey aydınlık
NOT: Bir makaleyi şiirsel bir anlatım içerisinde aktarmayı denedim. Sürükleyici, ana fikri güçlü ve okunurken yormayan basit cümleleri peş peşe sıralamaya gayret ettim. Umarım keyif almışsınızdır
Comentários